Düz dünya..
Düz dünyayı keşfetmek: Komplo teorileri nasıl yayılıyor?
Komplo teorilerine inananlar, ait hissettikleri bu grup kimliğinin saldırı altında olduğunu hissettiklerinde, savunulan inanışı destekleyebilecek nitelikte fakat gerçekliği mümkün olmayan her türlü yanlış bilgiyi argüman olarak kullanabiliyorlar.
Bilimsel verilerin sunduğu tüm kanıtlara rağmen dünyanın geoit formunda olduğuna inanmayan, tüm bunları birer komplo ve aldatmaca olarak görenler var. Öyle ki, dünya genelinde faaliyet gösteren internet tabanlı pazar araştırması ve anket şirketi YouGov America’nın 2018’de ve Fairleigh Dickinson Üniversitesi’nin 2022’de yaptığı anket çalışmalarının sonuçları, Amerika Birleşik Devletleri’nde nüfusun yüzde 11’inin Dünya’nın düz olduğuna inandığını gösteriyor.
Düz dünyacıları bir alay konusu yapmak ve argümanlarını duymazlıktan gelmek ise hepimizi tehlikeye atıyor. Yapılan anketler, komplo teorilerinin birbirleriyle bağlantılı olduğunu ve bazılarının radikalleşmenin önünü açabileceğini ortaya koyuyor. Örneğin 2017’de şahit olduğumuz QAnon olayı ve göçmen karşıtı büyük yer değiştirme teorisi, komplo odaklı düşünmenin ölümcül sonuçları nasıl beraberinde getirdiğini pek çok kez kanıtladı.
Peki ne yapmalı? Ekonomi alanında akademik çalışmalarını sürdüren Carlos Diaz Ruiz’e göre düz dünyacıların inançları hakkında nasıl konuştuklarını inceleyerek, argümanlarını nasıl ilgi çekici hale getirdiklerini gözlemleyebilir ve böylece dezenformasyonun internette yayılmasının sağlayan unsurları öğrenebiliriz.
Buradan hareketle, Linnaeus Üniversitesi’nde pazarlama ve ekonomi alanında çalışmalarını sürdüren Tomas Nilsson ve Carlos Diaz Ruiz düz dünyacıların ürettiği yüzlerce YouTube videosunu analiz etti. Videolardaki argümanları ve düz dünyacıların bunları izleyicilere nasıl rasyonel süsü vererek sunduklarını tespit etmek isteyen araştırmacılar, analiz sürecinde düz dünyacıların anlatım tekniklerine odaklandılar.
Araştırmaya göre düz dünyacılar anlatım esnasında taraf tutma stratejisine başvuruyor. Kültürü temel alan bir tartışma konusu bağlamında güçlü bir şekilde taraf tutan savunucular; gerçek, kısmen gerçek veya kişisel fikirler de dahil olmak üzere tartışmada kendilerini haklı çıkaracak her türlü argümanı sunma eğilimi gösteriyor. Öz kimliklerini kendileriyle aynı inanışa sahip toplumsal yapılarla adeta bütünleştiren bu bireyler, karşıt düşüncedeki insanlardan ziyade kendisi gibi düşünen insanların söylemlerini ciddiye almaya yakın oluyorlar. Bu durumun sosyolojideki ismi neo tribalizm, yani modern kabilecilik.
Fakat asıl sorun, bu insanların dezenformasyonu adeta içselleştirerek kimliklerinin bir parçası haline getirdiğinde ortaya çıkıyor. Haberlerin aksine, kişisel görüşler teyitlenemez. Komplo teorileri özellikle bireylerin değer sistemlerinin ya da dünya görüşlerinin bir parçası haline geldiğinde baş etmesi son derece zor bir problem haline geliyor.
Düz dünya komplo teorisinde karşımıza çıkan üç ana tema
Araştırmacılar, düz dünyacıların süregelen kültürel çatışmaların yarattığı kaostan faydalandığını ve argümanlarını üç konuyu temel alarak mantık çerçevesine yerleştirmeye çalıştıklarını tespit ettiler. Bu üç tema, toplumda geçmişten günümüze devam eden ve son derece öznellik barındıran tartışma konularından oluşuyor.
Komplo odaklı düşünmenin yedi özelliği

Bu temalardan ilki, başlangıcı antik çağlara kadar uzanan ve gözlemden ziyade muhakeme üzerine inşa edilen Tanrı’nın varlığı tartışması. Günümüzde ateizme karşı inanç, evrime karşı yaratılışçılık ve Büyük Patlama‘ya karşı evrenin zeki ve bilinçli bir varlık tarafından yaratıldığını idida eden akıllı tasarım gibi birçok konuda inanca dayalı tartışmalar devam ediyor. Ateistlerin evrim, Büyük Patlama ve yuvarlak dünya gibi teoriler aracılığıyla sahte bilim üzerinden insanları tanrıdan uzaklaştırmaya çalıştığını savunan düz dünyacılar, argümanlarını yüzyıllardır devam eden Hıristiyan sağı mücadelesine dayandırıyor.
Hristiyan inançları temel alan düz dünyacıların yaygın argümanı, Tanrı’nın insanları bir kürede değil, yalnızca göklerde, düz bir düzlemde izleyebileceği. Bir düz dünyacının söylediği üzere:
“Tanrı’nın her şeyi yarattığını inkâr edebilmek için Büyük Patlama’yı; sizi O’nun sizden çok maymunları önemsediğine ikna edebilmek için evrimi ortaya attılar… Tanrı sizin hem altınızda hem de üstünüzde olamaz diyebilmek için dünyanın geoit olduğunu; Tanrı’nın sizden uzakta olduğuna inandırabilmek için ise sonsuz evreni icat ettiler.”
Düz dünya komplo teorisinin merkezindeki ikinci tema, sıradan insanların yozlaşmış politikacılar ve ünlülerden oluşan bir toplumsal yapı olan elit yönetici sınıfa karşı durması gerektiğini söylüyor. Bilgi güçtür diyen düz dünyacılar, güç sahiplerinin gerçekliğin temel doğasını çarpıtarak bilgiyi yalnızca kendilerine saklamak için komplolar kurduklarını öne sürüyor. Bu teori, insanların kendi gözleriyle gördüklerine değil, kendilerine söylenenlere inandırılmaları halinde zahmetsizce kontrol edilebileceklerini savunuyor. Nitekim çıplak gözle bakan bir kişi için Dünya gerçekten de düzdür. Halkın yalnızca kendi gözleriyle gördüklerine inanmasını isteyen düz dünyacılar, kendilerini seçkinlerin tahakkümüyle mücadele eden isimsiz kahramanlar olarak görüyor.
Karşımıza çıkan üçüncü tema ise, başlangıcı 1787 ABD Anayasasındaki Tanrı’nın varlığı ya da yokluğuna ilişkin maddeye uzanan bir görüş olan “Özgür Düşünce“. Bu seküler görüşün savunucuları, rasyonel insanların otoriteye veya dogmaya inanmamaları gerektiğini, yalnızca kendi akıl ve deneyimlerinden yola çıkarak hareket etmeleri gerektiğini söylüyor. Özgür Düşünenler, halkın sıradan insanlarının üretemeyeceği “kitap bilgisi” veya “matematik zırvalarından” faydalanan uzmanlara güvenmiyor. Dünya’nın geoit olmadığını kanıtlamaya çalışırken genellikle kendi gözlemlerinden faydalanan düz dünyacılar, bu çabalarını bilimden son derece uzak bir dinamikte yürütüyor. Kendilerine modern dünyanın Galileo’su gibi kimlikler yakıştıran düz dünyacılar, benliklerini tarihin vizyoner isimleri ve bilim insanlarıyla bağdaştırıyor.
Olası karşıt argümanlar
İnsanlar onu bir inanış olarak içselleştirdiğinde sosyal medya ikliminde dezenformasyonla mücadele etmek son derece güçleşiyor. Yanlış bilginin kişisel bir görüş ve/veya değer formuna bürünmesi, teyitçiliğin etkisinin azalmasına neden olmakla kalmıyor; bazı durumlarda yanlış bilgilere olan inancı “geri tepme etkisi” yardımıyla daha da güçlendiriyor.
Düz dünyacılarla veya genel ifadesiyle komplo teorisyenleriyle etkin bir şekilde mücadele etmek, argümanların nasıl bir mantık çerçevesine sığdırılmaya çalışıldığını anlamayı gerektiriyor. Örneğin, alanında uzman bir otoritenin sunduğu argümanlara ikna olmayan bir komplo savunucusunu, karşıt argüman sunacak bir hükümet yetkilisi veya bilim insanıyla aynı masaya oturtmak, işe yaramayabilir. Fakat bunun yerine, toplumun her kesimi tarafından anlaşılabilecek ve uygulanabilecek bir deney veya anlatı üzerinden gitmek, olumlu sonuçları beraberinde getirebilir.
Komplo teorilerinin ardındaki mantığı kavramak, bunları çürütecek karşıt argümanların etkili sonuçlar doğurmasına kapı aralayabilir. Komplo odaklı düşünenlerle yakın temasta olan kişiler ise mücadelede kilit konumda. Nitekim, dini inanca sadık kalmak için dünyanın düz olduğuna inanmaya gerek olmadığını, topluluğun güvenini kazanmış muhafazakâr bir Hristiyanın belirtmesi, son derece etkili sonuçlar doğurabilir.
Genel itibariyle düz dünyacılık, QAnon ve büyük yer değiştirme teorisi gibi inanışlar, savunucuların aidiyet hissettikleri bu grup kimliğinin saldırı altında olduğunu hissettikleri takdirde giderek körükleniyor. Savunulan inanışı destekleyebilecek nitelikte, fakat gerçekliği mümkün olmayan her türlü mezenformasyon ve komplo teorisi ise, bu kişilerce sıklıkla kullanılan bir argüman haline gelebiliyor. Özetle, sosyal medya ekosistemine yerleşen bu tartışmalar, içeriklerin hızla yayılmasıyla birlikte teyitçiliği zorlaştırarak dezenformasyonun kontrol dışına çıkmasına sebep oluyor.