×

Yeni bir Enigmatik döneme giriş. Tarih: 2025 Emine Altındal

Yeni bir Enigmatik döneme giriş. Tarih: 2025 Emine Altındal

Emine Altındal

Enigma en kısa anlatımıyla Muamma anlamına gelir. İçinden çıktığımız Karizmatik Çağın bize öğrettiği her konuyu, içinde bulunduğumuz ilk Enigmatik Çağ bizlere sorgulatattı ve bizleri bir Muamma sürecine soktu. Örnek olarak bu güne kadar bardak olarak bildiğimiz nesnenin aslında bardak olmadığını, ancak onu da yine tanımlayamadığımız bir nesne olarak algılamamıza yol açtı. Bildiğimiz tüm doğruların, yanlış olduğunu öğrendiğimiz bir Enigmatik ( Muamma ) Çağ içindeyiz. Yakın tarihimizin ilk 36 yıllık Enigmasına 1989 senesinde girdik ve 2025 yılı itibariyle 2. Dönemine geçmiş olacağız. Bu tasarım çok eskilerden bu yana uygulanmış ve devamlı kendini geliştirerek bir üst model zihniyeti tasarlamaktadır.

Paradigma nedir? Paradigma kavramının takriben 20 farklı kullanım şekli ve manası bilinmektedir ancak bu konuyla ilgili bahsi geçen Paradigma, ”İzlenen ve Kontrol” edilen anlamına gelen olacaktır. Yani Paradigma, kabul görülmeye öncelikle hakim olan bir düşüncenin, sınırlı bir zaman dilimi içindeki ilk örneğidir.
Bu zaman dilimi veya dönem uzun deneyim ve kanıtlar içerir. Deneyimlenmiş ve kabul görmüş genel düşünce onayıdır. Özellikle kriz dönemlerinde yeni bir Paradigma devreye sokulmak zorundadır. Şu anda yaşadığımız küresel Paradigma değişikliği bu sebeptendir.

Bu süreç içerisinde güncellenen yeni bir Tarih oluşur. İnsanların algı kapılarıyla oynandığında, ortak hafıza ve geçmişten bu yana yazılmış ve resmedilmiş tarihsel kanıtlar modern insan tarafından farklı bir biçimde yorumlanır ve kabul görmeye başlar. Bu kabul görme sonucunda, ders kitaplarında bu yeni görüşler yer almaya başlar. Dolayısıyla eğitim sisteminin sekteye uğratılıp, bir anlamda resetlenmesinin de amacı ve sebebi de bu dur.

Eğitim sisteminin çökmesi kimlerin işine gelir?
Öncelikle şunu belirtmem gerekiyor ki; İnsanlar yönetilmek için vardır.
Bu konu çok kapsamlıdır ve kişinin hayata bakış açısıyla ilgilidir. Ben kendi düşüncemi paylaşıyorum.

Kimler yönetici, kimler yönetilen olur?
Bunun en basit yanıtı; BİLENLER ve BİLMEYENLER BİR DEĞİLDİR.
Bilenler, yani Ehli Havass olanlar ( Havass kavramının bir anlamı da Bilendir ), bilmeyenleri yönetmekle yükümlüdür. İnsana verilen bu yetki, yer yüzündeki başka hiç bir canlıya bahşedilmemiştir. Kutsal kitaplarda da bu bu şekilde geçmektedir. Bu bir ilahi girişimdir. Bu sebeptendir ki, içine adım attığımız yeni Çağ, bize bu güne kadar öğretilen tarihin, uygulanan eğitim sisteminin, insan kavramının, toplum ve ekonomi yönetiminin ne kadar yanlış olduğunu gösterecek ve bunu 36 yıl boyunca kanıt ve deneyimlerle oluşturacak bir döneme gireceğiz.

Türkiye açısından işler zor gözüküyor. Çünkü özellikle eğitim sisteminin yozlaştırılıp sekteye uğramasıyla birlikte, zaten gündelik hayatınındaki düşünce kelimesi sayısı 220 sözcüğü aşmayan bir şehirlinin karşısına özellikle İngilizce dilinde faal kullanılan 1000.000 kelimeyi anlaması, anlatılanı doğru anlaması neredeyse imkansızken, kırsal kesimlerde yaşayan özellikle kadınların gündelik düşünme kelime dağarcığı sadece 70 kelime civarındadır.
Yani bildiği ve anladığı unsurlar kısıtlanmıştır. Dışarıda olan biten anlamaz ve en iyi şekilde yönetilebilir. Cahil tutulan halk tehlikelidir, ancak hükümetler için gereklidir.

Takriben 2700 yıldan bu yana gelen gizli örgüt gelenekleri vardır. Gizli örgütlenmeler vardır. Buna ”secret society” deriz, onlar okült topluluklardır, okült kavramı gizli veya gizlilik anlamına gelir ve basit halk tarafından anlaşılamaz ve yorumlanamaz. Bu sebepten dolayı, herkese her şey anlatılmaz, anlatılmamalıdır. Merak insanın doğasında vardır ancak bazen bilmemek bilmekten iyidir. Bu kelime, dolayısıyla da düşünce dağarcığı kıt insanlara bazı bilgiler verildiğinde o kişinin, zaten anlaması imkansız olan bir konuyu, kendi inanç, örf ve adet sistemine göre yorumlayıp aklını da sağlığını da yitirebilir.

Sonuç olarak bilinmelidir ki, Dünyayı yönetenlerin takvimi, bizim kullandığımız takvimden farklıdır. Onların bir yılı 360 güne tekamül ederken, bizim kullandığımız Gregorian takvimi 365 gündür. Bu onların bizlerden 2500 gün, yani takriben 6.85 yıl ileride oldukları anlamına gelir.
Biz bir olayı yeniymiş gibi algılarken, onlar için bu yenilikten ziyade, eski bir tasarımdır ve de yeni sürprizler zaten yoldadır.

Bunları daha ayrıntılı bir şekilde Babamın Gül ve Haç Kardeşliği adlı eserinde okuyabilirsiniz.

Bugüne kadar dünyaya hakim olmuş bir çok devlet vardır. Hatta Kapitalizm ideolojisi de bir süreliğine egemenliğini sürdürmüştür. Ancak Atlantis’lilerde olduğu gibi, diğer dünya hakimi sistemlerde zamanla kendi kendilerine rakip olduklarından yine içten içe kendilerini yok etmişlerdir. Buna Samander etkisi veya sendromu denir. Samander fiktif bir kertenkeledir ve kendi kendini yiyerek yok eder.

Şu andaki dünyaya hakim örgütlerin başındaki Gül ve Haç Kardeşliğinin bir tasarımıdır bu 108 yıllık periyotlar. Onlar der ki; 108 yılda bir tüm devletler ve insanlar büyük ve köklü bir değişime uğrayacaktır. Bu değişimin ilk 36 senesi1989 da başlamıştır ve 2025 yılından itibaren 2. 36’lık zaman dilimine geçmiş olacağız. İlk 36’lık Enigmatik dönemde anlayamadığımız bir çok karmaşa, 2. Dönem zarfında daha anlaşılır hale gelecektir. Doğrular 2. Dönemde idrak edilecektir. İlk Enigmatik Çağ, sizi koca bir palavraya inandırdıklarını öğrendiğiniz çağdır.

Yaşadığımız siyası çalkantılıklar kafa karıştırıyor ve kavramların içlerinin boşaltılıp bildiğimiz kavramlara yeni manalar yükleniyor.
Örneğin Ateist kavramı aslında ilk Hıristiyanlık doğduğunda ortaya çıkmıştır. Çünkü çok tanrıcılıktan tek tanrıcılığa geçenlere verilen addır. Roma döneminin arenalarda hunharca katledilenler aslında ateist değil, ilk hristiyanlardı. Onlar o sıralarda inanılan 20-30 tane farklı tanrıyı reddedenlerdi.

Şimdilerde Ateist olmak tanrı tanımazlık anlamında kullanılmaktadır veya bir toplumun inanç sisteminin dışında veya farklı bir inanç sistemini benimseyenlere verilen ad haline gelmiştir. Kavram boşaltılmış ve tam zıt anlamıyla yeniden doldurulmuştur.

Ülkemizde demokrasi arayışının karşısındaki zihniyet TEKLİK veya TEVHİD anlayışıdır. Bu topraklarda yaşamış olan insanlar genetik olarak teklik ararlar. Hristiyanlıktaki gibi bir Trioloji sistemi onlara uymaz. Bu yüzdendir ki, tek adam yönetimi, tek lider kavramına çok rağbet edilmiştir.

İzimler 19.yy da ortaya çıkmış ve 20.yy bu izimlerle yönetilmiştir ancak 21.yy aynı anlayış ve kavramlarla yönetilemez olduğundan yine bir kaos ve kavram karmaşası yaşanmaktadır.
Örneğin Kuantum fiziği ile İlahiyatı birleştirdiler ve ortaya Kuantum teolojisi çıkmış oldu. Bunlar önceden düşünelemeyecek kavramlardı. Yerçekimli kavramlardan, yerçekimsiz kavramlara geçme zamanıdır.

Bu konuyla ilgili ayrıntılı bilgileri Aytunç Altındal’ın ”Why did God Change his Mind” adlı İngilizce eserinde bulabilirsiniz.

 

https://eminealtindal.wordpress.com

Emine Altındal  Kendi Web sitesinden İzin Alınarak  Alındı Olarak Alınmıştır